Ayşe Ateş: Birbirlerini Satmaya Başladılar

 


Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, Sözcü gazetesinden İsmail Saymaz'a röportaj verdi. Olcay Kılavuz'un açıklamalarını samimi bulmadığını söyleyen Ateş, MHP içinde çatlaklar olduğunu ve birbirlerini satmaya başladıklarını iddia etti. 

Ayşe Ateş'in İsmail Saymaz'a verdiği röportaj şu şekilde: 

Size ne zaman ve kaç koruma tahsis edildi?

İki yakın silahlı koruma tahsis edildi. Bürokratik işlemleri beklemeden hızlı bir şekilde gönderdiler. Ankara Valisi, bizzat ilgileneceği haberini yolladı.

Can güvenliği endişeniz vardı.

Vardı İsmail Bey. Olanlar ortada. O kaygıyı taşıyorum.

Olcay Kılavuz hakkında 17 Nisan 2023’te ifade vermiştiniz. Ek klasörlerden okuyoruz ki, meğer ifadenizden bir gün sonra Kılavuz’a soruşturma başlatılmış. Ancak milletvekili olduğu için ifadesi alınmamış.

Kılavuz’ un kaldığı evde yakalandı Tolgahan Demirbaş. Orada bir karartma var. Yakalandığına dair belge yok. Cinayetten sonra Kılavuz ve Demirbaş’ın FaceTime’dan görüşmeleri var. Bağlantısı çok açık.

Kılavuz’un kayıtlarını; olay günü nereye gitti, nereden geldi, ne yaptı; hepsinin detaylı şekilde incelenmesini istemiştim. İncelendiğinde somut delilere ulaşılabileceğini düşünüyorum.

Ancak şüpheli olduğu halde Kılavuz hakkında bugüne kadar işlem yapılmamış. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Siyasi bir el bu suçluları koruyor. Korunuyorlar, kollanıyorlar.

Kılavuz, suçsuz olduğunu düşünüyorsa şimdiye kadar bir şey söylemesi gerekirdi.

Açıklamasında “Zerre dahlim olsa kafama sıkar, kendimi öldürürüm” demiş. Nedense bu güruhun jargonunda hep bir kafaya sıkma var. İnandırıcı olmak için bile “kafama sıkarım” şeklinde ifadeler kullanıyorlar. Kafaya sıkmayı o kadar içselleştirmişler ki bilinçaltlarının bir yansıması olsa gerek.

Ayrıca şunu da sormak lazım: Şimdiye kadar aklı neredeymiş? Sinan’ın katledildiği günün ertesi pişkince yeni yıl mesajları gönderip doğum günü kutlamakla meşguldü.

Şahsen ben bu açıklamaları ne samimi ne de inandırıcı buluyorum. Kendi aralarında anlaşmazlığa düştüklerini düşünüyorum.

Kimle kim arasında?

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’la olabilir. Onların bu siyasi cinayeti birlikte planladığını düşünüyorum. 

Çünkü eşimin bana söylediği şuydu: “Olcay ve Ahmet beni öldürmek için kiralık katil arıyor. Kapı kapı dolaşıyorlarmış beni öldürmek için. Bir sürü kişiye gitmişler. Kimseye yaptıramıyorlarmış ama arıyorlarmış.”

Ne zaman söylemişti?

Suikastten birkaç ay önce.

Bugün Kılavuz, saldırı için “Alçakça” ifadesini kullanıyor. “İşin içinde kim varsa Allah belasını versin” diyor.

Dediğim gibi: İnandırıcı bulmuyorum. 

Sona geldik, sıkıştı. Bekliyorum; birbirlerini satacaklar. Büyük vaatler verilmiştir bunlara. Kim bilir nelerin karşılığında neleri yapıyorlar. İçeride olanların hepsi bir şeylerle kandırıldı. Parayla veya başka şeylerle… Şimdi onlar da yavaş yavaş satmaya başlıyor. 

Eşinizin vefatından sonra Kılavuz sizi aradı mı?

Hayır, MHP’den hiç kimse. Zaten talimat vermişler; kimse ne başsağlığı dileyecek ne cenazesine gidecek diye. Zaten başsağlığı dileyenler partiden istifa ettiler.

Kılavuz, Tolgahan Demirbaş’la cinayetten sonra ilişkisinin olduğunu reddediyor. 

Yalan söylüyor. Emre Yüksel ve Tolgahan Demirbaş gözaltına alındı, bırakıldı; alındı, bırakıldı. O arada deliller karartıldı. Telefonlarını yok ettiler, sıfırladılar.

Ayrıca Kılavuz’un Demirbaş’la cinayet sonrasında yoğun telefon görüşmesi var.

Evet, var. Bunu izah edecek olan ben değilim, kendisi.

İlk kez konuştu. Hep susuyordu.

Şimdiye kadar korunacağını düşündü. Artık herhalde “Başımı yakacaklar” diye düşünüyor. Bir yerde bir satış var.

Ahmet Yiğit Yıldırım'ın yazışmalarının dosyaya girdiğini gördük. Sinan Ateş'le ilgili bilgiler Yıldırım'da toplanıyormuş.

Bu, azmettiricinin o olduğunu ortaya koyuyor. İnkar edecek bir şey yok yani. Kaçacak hiçbir yer yok, kalmadı. Kaçınılmaz sonla barışmaları lazım. Bugün olmazsa yarın. Kim koruyorsa bunları, bir gün o da işe yaramayacak.

Yazışmalarda başka saldırı girişimlerinden de söz ediliyor.

İsmail Bey,  ortada organize bir suç çetesi var. “Ne yaparsak yanımızda kalır, canımızın istediğini yaparız” diye düşünen, devlete kafa tutan, adalete meydan okuyan bir suç çetesi bu. 

Ahmet Yiğit Yıldırım, Ömer Şanlı ve diğer ülkücülere yurt dışına çıkış yasağı konmuş. Ama ifadeleri alınmamış.

Dediğim gibi, korunuyorlar. Bu, siyasi bir el tarafından üzeri kapatılmaya çalışılan bir cinayet. Siyasi bir el bunun önünde duruyor. Bunları koruyor ve kolluyor ama nereye kadar? Eninde sonunda kaçınılmaz sonu görecekler.

Neden koruyorlar sizce?

Özellikle bu siyasi cinayetin kilit roldeki tutukluları Tolgahan Demirbaş, Emre Yüksel ve Serdar Öktem’in konuşmasından çok korkuyorlar.

Kimler korkuyor?

Bu siyasi cinayetin siyasi uzantıları. Adalet çarkına çomak sokan o kanlı eller.  

Tetikçiyi Ankara’dan İstanbul’a getiren 06 AT 5021 plakalı araç savcılıkça tespit edildiği halde iddianameye konmamış.

Ben bunlara örgüt diyorum. Bence bu, örgüt olarak incelenmesi gereken bir olay. Bu siyasi cinayetin hemen öncesi, sonrası ve iddianame aşaması düşünüldüğünde yargının, emniyetin ve siyasetin içerisinde bu örgütün elinin olduğu çok açık değil mi? Bu siyasi cinayetin yukarıdan siyasi bir el tarafından yönetilip örtülmeye çalışıldığı ortada değil mi?

Bahçeli de “Ülkü ocakları ve MHP ile ilgili estirilen isnat ve ithamların hepsi ayağımızın altındadır” diyor.

İsnat ve itham yok. Deliller ortada. Her şey gözler önüne serilmiş. Burada isnat ve itham olduğunu düşünen her kim varsa açıp dosyaya bakmalıdır. 

Kurumsal bir saldırıdan söz ediyor.

Benim hiç kimsenin kurumsal kimliğiyle işim yok. Ben kocamın katillerini arıyorum. Bu kadar! Kim ve nerede, hangi kurumun başında olursa olsun, umurumda değil. Kocamın katillerini arıyorum ve onların yargılanmasını istiyorum. 

HTS kayıtları, PTS kayıtları, aralarında yaptıkları yazışmalar ortada. Tutuklu bulunanların hangi kurumlardan olduğu da apaçık belli. İsmail Bey, öyle bir algı operasyonu yapıyorlar ki sanki içeride hem Ülkü Ocaklarına hem de MHP’ye mensup tek bir kişi yokmuş gibi ifadeler kullanıyorlar. Oysaki tutuklu bulunan taksici, oto kiralamacı ve kiralık katiller dışında kalanların hepsi bu iki yapıya mensup. Hakkında soruşturma yürütülen 17 kişiye de bakınca iddia edilen kurumsal saldırı içeriden yapılmış gibi bir izlenim oluşuyor. Bazen düşmanı uzakta aramamak gerek.  

Başka kimlere dava açılmalı?

En başta Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz, Ömer Şanlı, Burak Kılıç, Gürsel Horat ve Suat Yılmazzobu… Hem Sinan hakkında hem de benim hakkımda bilgi toplayan, Sinan’ı katletmesi için kiralık katil arayan bu isimler ilk iddianamede yok. Hepsi elini kolunu sallayarak dolaşıyor.

İkinci iddianamenin yazılıp sürecin tamamlanacağına dair inanç sahibi misiniz?

Evet, inanıyorum. Süre veremem ama çok uzun da sürmeyecek. Adalet yerini er ya da geç bulacak. Burası ne onların babasının çiftliği ne de muz cumhuriyeti! Bununla yüzleşecekler.


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski