İYİ Parti Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu, Meclis'te yaptığı konuşmada Sinan Ateş Suikasti iddianamesindeki eksikliklere dikkat çekerek Türk siyasetinin bu iddianame üzerinden rehin alınmak istendiğine dair imada bulundu.
KELİME DAĞARCIĞIM ACİZ KALIYOR
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, çok değil daha bundan iki ay önce bu kürsüden heyete sordum, dedim ki: Sizin hiç oğlunuz acımasız pusularda katledildi mi? Sizin hiç can parçanız kurşun yağmuruna tutularak sizden koparıldı mı? Siz hiç yaralı yüreğinizin acısıyla bir ömür yaşamaya mahkûm edildiniz mi? Ben Bursa Milletvekiliyim ve böyle bir acılı babayı, yüreği yaralı anayı, gözü yaşlı eşi, boynu bükük 2 yavruyu çok iyi tanıyorum. Evet, aynen böyle dedim. Sonra ne mi oldu? Bu konuşmamdan sadece bir ay sonra işte o acılı babanın kalbi daha fazla dayanamadı, üzerine titrediği tek oğlunun hayattan koparılmasının ardından Musa amca da kara toprağa düştü. Bir kez daha itiraf edeyim ki kelime dağarcığım onları teskin edecek söz bulmakta aciz kalıyor.
Kıymetli milletvekilleri, 30 Aralık 2022’de işlenen Sinan Ateş suikastının üzerinden neredeyse bir buçuk yıla yakın bir zaman geçti. Savcılık yaza yaza Sayın Genel Başkanımızın tanımlamasıyla âdeta bir hatır senedini, bir utanç belgesini iddianame diye ortaya koydu. Diyebilirim ki bu iddianame âdeta suçu ve suçluları belirsizleştirmek için yazılmış. Ortada hain bir suikast var, tasarlayanlar belli, azmettirenler belli, tetiği çeken belli, ifadeler belli, deliller belli ama 146 sayfalık iddianamede cinayetin bir tek sebebi belli değil, öyle mi? Sayın savcıya soruyorum: Bu bir ne cinayeti mesela? Alacak verecek davası mı? Omuz atma kavgası mı? Aile içi adi bir olay mı? “Bu bir siyasi cinayet değildir.” deyip kestirip atsaydınız o zaman.
Örneğin, bu sözde iddianamede Audi marka çakarlı bir aracın sorgulandığı geçiyor ve bilinmesine rağmen plakası dahi iddianameye yazılamıyor. Emin olun sosyal medyada ve basın yayın kuruluşlarına iddianamedekinden daha fazla belge ve delil düşmüş durumda. Özel harekâtçı polisler sicili kabarık bir sabıkalıyı yani tetikçiyi Ankara'ya hangi ilişkilerle götürüyor? Yine, bu 2 özel harekatçı polis, kontrol noktasından bu tetikçinin geçişini hangi amaçla sağlıyor ve hangi bir adi cinayette komiserilerin, bir siyasi partinin, özel harekatçıların adı bu denli geçiyor? Düşünün, Sinan Ateş’in iş yerinin önünde günler öncesinden keşifler yapılıyor. Olayda eski bir yönetici Tolgahan Demirbaş rol oynuyor ve bu kişi, tetikçiyi oradan oraya taşıyor. Bunların hepsi belli ve iddianamede yer alıyor, sadece suikastın neden yapıldığı bir türlü sorulmuyor.
SİNAN ATEŞ CİNAYETİ TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN KERBELASIDIR
Mesela, bugüne kadar tam 22 kişi tutuklandı ama ne hikmetse kamu vicdanını kanatan bu cinayet dosyası herhangi bir organize suç örgütü veya çete davası kapsamına alınmadı. Neden alınmadı? Hukuki gerekçesi bile açıklanmış değil. Ben şimdi yine soruyorum: Bu kadar fazla sayıda zanlıyı ihtiva eden bir suikast dosyasının sıradan, adi bir cinayet vakası gibi yansıtılması, davanın basit bir adli olay gibi görülmesi adaletin, bihakkın tecellisi açısından kamu vicdanını rahatlatması mümkün mü? Suikasttan neredeyse tam bir buçuk yıl sonra hazırlanarak kamuoyuna açıklanan bu sözde iddianamede acılı eş Ayşe Ateş’in ifadesi neden yok mesela? Söz konusu ifadede azmettirici olarak ileri sürülen daha başka isim ya da isimler var mıdır? Varsa Ayşe Ateş’in ifadesinin iddianameye konulmamasının gerçek nedeni bu isim veya isimleri gizleyip korumak mıdır? İddianamede, tutuklu bulunan Tolgahan Demirbaş’ın Komiser Mustafa Aykal’a Sinan Ateş’in telefon numarasını göndererek “Sana zahmet olmazsa adres lazım bize.” demesi, Aykal’ın “Estağfurullah, bakalım reis ama bu numara önceki GB’ye çıkıyor.” diyerek cevap vermesi üzerine Tolgahan Demirbaş’ın “Aynen reis, onun ipini çekmişler.” diye cevaplaması açık bir delil anlamına gelmiyor mu? Geliyorsa bu cevabın üzerine neden gidilmiyor? Söz konusu iddianamenin, kamu vicdanını rahatlatmış olmaması, ülkemizde zaten var olan hukuka ve adalete olan güvensizliği daha da artırmaz mı?
İşte, bu sorular nedeni iledir ki boynu bükük 2 günahsız yetim Bengisu ve Banuçiçek’in çaresiz bakışları, “Baba... Baba...” diye haykırışları kulaklarımızda hep çınlıyor. İşte bu yüzdendir ki biz “Sinan Ateş cinayeti Türk milliyetçilerinin Kerbelâ’sıdır.” dedik, demeye de devam edeceğiz.
Son soru olarak, muhterem milletvekilleri, acaba sayın savcı iki iddianame hazırladı da -biri boş, biri dolu- bu iki iddianameyi koyup Türk siyasetini rehin mi almak istemektedir?
Diyebilirim ki;#SinanAteş iddianamesi, adeta suçu ve suçluları belirsizleştirmek için yazılmış!
— Selçuk Türkoğlu (@YS_Turkoglu) May 9, 2024
Ortada hain bir suikast var.
Tasarlayanlar belli, azmettiren belli, tetiği çeken belli, ifadeler belli, deliller belli…
Ama 146 sayfalık iddianamede, cinayetin bir tek “sebebi”… pic.twitter.com/mGA7C4RyCR