Zenofobi: Yabancı Düşmanlığı


Yunanca “korku” anlamına gelen “phobia” ile “yabancı” anlamına gelen “xenos” sözcüklerinden türetilen zenofobi, yabancıdan korkma, nefret etme durumunu ifade etmektedir. 

Yabancı düşmanlığı; topluma ya da millî kimliğe yabancı olan ya da yabancı olduğunu algıladığı kişileri reddeden, dışlayan ve sıklıkla kötüleyen tutumlar, ön yargılar ve davranışlar şeklinde kendisini göstermektedir. Bu durumun altında yabacı/farklı olanın tehlikeli olabileceği düşüncesi yatmaktadır. Yabancı düşmanlığının sebeplerinden biri kişilerin karşılarındaki bireyi ait olduğu toplulukla özdeşleştirmeleridir. Topluluğun genel özelliklerini onun üzerinde toplarlar ya da bir bireyin davranış biçimini tüm gruba yansıtırlar. Değerlendirmelerini de bu yaklaşımlarıyla yaparlar. Karşılarındaki grubu yahut bireyi tanımak yerine ötekileştirmeyi seçmeleri içlerinde bulunan merak ve tedirginliğin, korku ve nefrete dönüşmesine sebep olmaktadır. 

IRKÇILIK VE ZENOFOBİ KARIŞTIRILMAMALIDIR!

Bu noktada, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı birbiriyle karıştırılmamalıdır. Irkçılık, ırksal farklılıklara dayalı ayrımcılığı ifade ederken yabancı düşmanlığı bireyin kendinden farklı gördüğü kişilere karşı duyduğu korkuyu ifade etmektedir. Irkçılık yabancı düşmanlığının uç bir örneğidir. Yabancı düşmanlığının psikolojik etkileri olduğu kadar yaralama, öldürme, soykırım vb. fiziksel etkileri de görülebilmektedir. Yabancı karşıtı tutumlar bir dine veya o dinin mensuplarına, ırksal, kültürel veya etnik farklılıklara yönelik olarak ortaya çıkabilmektedir. 

ZENOFOBİ ÖRNEKLERİ

Etnik ve kültürel farklılıklara yabancı düşmanı tutumlara örnek olarak 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından Almanya’da Türk ve Asya kökenlilerin dışlanması gösterilebilir. Bu tutumun zamanla Türkleri yaralama ve öldürmeye varan bir hâle geldiği bilinmektedir. Yabancı karşıtlığının oluşmasında ekonomik siyasi ve çevresel faktörler etkili olmaktadır. Ekonomik durgunluk, işsizlik, suç oranlarının artması gibi sorunlardan göçmenler suçlu tutulmaktadır. Toplumda yabancı düşmanlığının meşrulaşmasında siyasilerin söylemleri de oldukça etkilidir. 

ABD Başkanı Donald Trump’ın “Meksikalıları ülkelerine geri gönderirsek, tuvaletleri kim temizleyecek?” sözleri Farklı sebeplerden dolayı ülkelerini bırakmak zorunda kalıp göç etmiş kişileri olumsuz sıfatlarla, gerçekçi olmayan analizlerle nitelemek, lakap takmak toplumda yabancı düşmanlığını daha da artırmaktadır. Örneğin Almanya’da yaşayan Türkler ile ilgili kullanılan “Beyaz çizgi ile bir Türk arasındaki fark nedir? sorusuna arabanı beyaz çizgi üzerinde süremezsin.” gibi söylemler yabancı düşmanlığını toplumda kabul görmüş bir düşünce biçimi hâline getirmektedir.  

ZENOFOBİDEN KURTULMAK MÜMKÜN!

Her çocuk bir hikâyenin içine doğar ve içine doğduğu bu hikâyenin ona bıraktığı mirası ya tamamen kabullenerek ya da değiştirerek devam ettirir ama mutlaka hayatında o hikâyeden izler taşır. Bu nedenle çocuğun çevresinde rol model aldığı kişiler (anne, baba, öğretmen vb.) yabancı karşıtı tutum içerisinde bu tarz söylemler kullanırlarsa çocuğun da aynı davranışları göstermesi beklenir. Çocuk yetişkinlik çağına geldiğinde yabancı karşıtı bir birey olabilir. Bunun temelinde, önyargıların oluşmasında kimlik gelişimi sürecinin büyük etkisi ve insanın karşılaştığı bir durum karşısında daha önceki tecrübeleri neticesinde elde ettiği şablonları kullanması yatmaktadır. 

Ancak, bu yanlış öğrenmeden kurtulmak da mümkündür. Yabancı düşmanı olmayı istemediği halde çevresinden görüp öğrenerek yabancı düşmanı olan bir bireyin çeşitli yollarla bu yanlış öğrenmeden kurtulabileceğinin en güzel örneğini Derren Brown’un fedakârlık isimli psikolojik deneyinde görebiliriz. Yukarıda da değindiğim gibi haksızlık karşısında karşı koyma gücünü her zaman kendimizde bulmamız kolay olmuyor. Bu deneyde klasik koşullanma yoluyla deneğe korkusuzluk aşılanıyor. Sonrasında Amerikalı deneğin karşısına bir Meksikalı getirerek empati kurması isteniyor ve bu aşama oldukça başarılı geçiyor. Denek, karşısındaki insanın gözüne uzun bir süre bakınca bir insandan ötesini görüyor. Karşısındaki kişinin duyguları düşüncüleri ona işliyor ve hayatı başka bakış açılarından da yorumlama fırsatı yakalıyor. Psikolojik bir deney niteliğinde olan bu belgesel aslında bize pek çok soru yöneltiyor, kendimizi sorgulamamızı istiyor. Kendimize sormamız gereken soru ise şu: Hiç tanımadığımız ve bizden farklı olan bir insan haksızlığa uğradığında bağlı olduğumuz grup tarafından dışlanmak pahasına onu savunabilir miyiz?  

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski