Haftanın Filmi: Das Experiment (Deney/2001)

 



Dünyanın en gereksiz işe yaramaz adamını alın, bir gişe memuru yapın. Kendini önemli biri zannedip hemen sizi aşağı görecektir. 

Dostoyevski


Not: İçeriğimizde deneyin gerçek görüntüleri kullanılmıştır.

ZİMBARDO'NUN STANFORD HAPİSHANESİ DENEYİ



Kötülük insanın içinde doğuştan mı vardır, yoksa geliştirdiği ilişkilerde üstlendiği sosyal rolleri sonucu mu kazanır? Bu soruya cevap arayan Stanford Üniversitesinden Philip Zimbardo isimli bir sosyal psikolog 1971 yılında meşhur “Hapishane Deneyi”ni yapmıştır. Bu deneyde, 24 kişilik grubu gardiyan ve mahkûm olmak üzere rastgele ikiye ayırmışlardır. Altı gün süren deneyin başlangıcından iki saat sonra, denekler psikolojik değişimler ve tepkiler göstermeye başlamışlardır. Gardiyan rolünü üstlenen denekler, mahkûmlar üzerinde otorite kurmaya çalışırken mahkûm rolündekiler emirlere uymaya özen göstermeye çalışmışlardır.

Mahkûmların sürekli kontrol edilip özel hayatları olmadan bireysel ihtiyaç ve arzularını yaşamalarına imkân verilmeyerek kendilerini güçsüz hissetmeleri sağlanmaya çalışılmıştır. Bunun sonucunda da mahkûmlar kendilerini güçsüz hissetmiştir. Mahkûm denekler uyum göstererek itaat ettikçe gardiyan denekler ellerindeki gücü zalimliğe dönüştürmeye başlamıştır. Deneyin etkileri o kadar büyük olmuştur ki Zimbardo bile deneyden sonra verdiği bir röportajda itiraf niteliğine sahip şu cümleleri sarf etmiştir: Kendimi deneyi yapan bir psikologdan ziyade, hapishane müdürü gibi hissediyordum.

Buradan anlaşılıyor ki birey, toplumun biçtiği rolleri farkında olmadan sahiplenmeye ve kontrolsüz bir şekilde yerine getirmeye meyilliydi. Stanford Hapishane Deneyi kendisinden sonra yapılacak sosyal psikolojik çalışmalara öncülük etmiş olmasıyla bilimsel açıdan büyük öneme sahiptir. Daha sonra gerçekleştirilen “Milgram ve İtaat Deneyi” de önemli sonuçlar ortaya koymuştur. İki deneyin ortak noktası, insanların hangi durumlarda kötülüğe meyillerinin arttığını, davranışlarının sonuçlarını sorgulamadan nasıl kötülük yaptıklarını incelenmiş olmasıdır.


Yale Üniversitesinden Psikolog Dr. Stanley Milgram tarafından yapılan bu deney, Nazi subaylarının İkinci Dünya Savaşı’nda insanları nasıl kolayca öldürüp işkence edebildiklerini anlayabilme düşüncesinden hareketle oluşturulmuştur. Yani, insanların otoritenin isteklerine kendi vicdani değerleriyle çelişmelerine rağmen itaat etmeye ne derece istekli olup olmadıklarını anlamak amaçlanmıştır. Soru şuydu: Soykırımın sonuçları, Nazi suçlusu Eichmann ve benzerleri tarafından da benimsenmekte miydi, yoksa bu kişiler, otoriteye boyun eğdikleri için mi soykırım yaptılar?

Bu deneyde; öğretmen rolündeki deneğe, verilen kelimeleri, ayrı odada olan öğrenciye öğretmesi istenir. Kural çok basittir: Öğrenci hatalı seçim yaparsa öğretmen, ona elektrik şoku verecek ve her hatalı cevaptan sonra elektrik şokunun şiddetini 15 volt arttıracaktır. Fakat gerçekte böyle bir metot uygulanmamaktadır. Yalnızca, öğretmen rolündekilerin, öğrenci konumundakinin gerçekten de şok aldığını zannetmelerini sağlamak amaçlanmıştır.

Öğrenciden, her yanlış cevaptan sonra vereceği tepkinin (bağırma, inleme, ağlama, vs.) şiddetini artırması istenir. Deney sonuçlandığında öğretmenlerin hemen hemen hepsi bundan rahatsızlık duyduğunu belirtse de deney esnasında  40 denekten 26 tanesi emirlere uyarak 450 voltluk yüksek şiddetteki elektriği öğrenci konumundakilere uygulamıştır.

İki deneyden çıkarılabilecek ortak sonuç ise şudur: Her insan, uygun şartlar altında kötülüğe meyil edebilir. İnsanlar, aldıkları sosyal roller gereği olduklarından tamamen farklı yapıya bürünebilirler. Hapishane deneyinde sıradan normal insanlar ellerine gücü aldıklarında değişip hayatta yapmam dedikleri davranışları yapar hâle gelmişlerdir. Normal hayatlarında sakin insan olarak bilinen kişiler, deney sürecinde mevcut bilinen kişiliklerinden çok farklı karakterlere dönüşmüşlerdir. İnsanlara zarar vermek istemediklerini söyleyen kişilerin bile bir süre sonra zalimce davranışlar sergiledikleri görülmüştür. 


Buradan hareketle iyi düşüncelere sahip insanların bile içinde bulunduğu sosyal ortamın etkisiyle zalimce davranarak kötülüğe yönelebileceği söylenebilir. Bu yüzden içinde bulunduğumuz sosyal ortamların bize neler sunduğuna dikkat etmeliyiz. 
Hayata anlam katan ulvi ideallere yöneltip tüm insanlığa iyilik yapma şuurunun kazandırıldığı, huzur bulunan mekânları tercih etmeliyiz. Bugün sizlere bu iki deneyden ilham alınarak 2001 yılında Alman yönetmen Oliver  Hirschbiegel tarafından yeniden uyarlanarak beyaz perdeye aktarılan bir filmi tavsiye edeceğiz: Das Experiment (Deney). Şüphesiz ki yukarıda konusuna dair geniş açıklamayı kaleme aldığım filmi izleyenler; güç, otorite ve itaat kavramlarını derinlemesine sorgulayacaklardır.

Filmin künyesi ise şu şekilde:

Oyuncular: Moritz Bleibtreu, Christian Berkel, Oliver Stokowski

Yönetmen : Oliver Hirschbiegel

Senaryo : Don Bohlinger

Yapım : 2001, Almanya


TÜRKÇE ALTYAZILI

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski